25 Nisan 2011 Pazartesi

Üç Mucize



Sizlerle paylaşmak istediğim enteresan bir anım var. Ben mahallemizdeki sokak köpeklerine hemen hemen her gün bir saatimi ayırarak yiyecek götürüyorum. Mahallemizdeki kasap, fırın ve bir iki restoran ile konuştum ve bana artan ekmek ve kemikleri veriyorlar. Bende onlara götürüyor ve yakınımızdaki açık yeşil alanda veriyorum. Sokak köpekleri dediğime bakmayın. Onlar benim çocuklarım gibi. Hepsinin bir adı var. Hepsini çok seviyorum. Onların yanında huzur buluyorum, hafifliyorum. İçim ısınıyor, sevgiyle doluyor. Bir gün, hatırladığım kadarıyla bundan üç dört sene önceydi, yiyecek taşıdığım pazar arabası ağzına kadar doluydu. Üstelik ayrıca büyük çöp torbası büyüklüğünde bir torbanın neredeyse tamamı da fırının verdiği ekmekler ile doluydu. Ağaçlık yol kenarından yürüyordum. Fazla insanın geçmediği bir yoldu. Kalabalık olmayan, sakin bir yol.



Elimdekileri taşımakta zorlanıyordum. İçimden keşke şimdi bir araba durup yardıma ihtiyacım olup olmadığını sorsaydı diye geçirdim. Bir kaç saniye sonra arkamdan gelen bir araç yanımda durarak yardım etmek istediğini söyledi. Ben de gideceğim yerin uzak olmadığını söyleyerek, teşekkür ettim ve reddettim. Tanımadığım bir insanın arabasına binmenin doğru olmayacağını düşünmüştüm. Yolda ilerlemeye devam ettim. Elimdekileri taşımakta zorlanıyordum. Sonra içimden, arabayı reddettim ama şöyle genç bir çocuk yardım teklif etseydi kabul ederdim dedim. Bir kaç saniye sonra karşımdan gelen 20-25 yaşlarında genç bir adam yardım teklif etti. O anda, ıssız bir yolda bir yabancıyla yürüdüğümü görenlerin yanlış anlayabileceğini düşünerek kabul etmedim. Teşekkür ettim. Ardından yoluma devam ettim. Yürüyorum. İçimden dedim ki arabayı kabul etmedim, genç adamın yardımını kabul etmedim ancak şöyle küçük çocuklar olsaydı onlardan zarar gelmezdi kabul ederdim diye düşündüm. Ancak hemen sonraki düşüncem ise çocukların böyle ağır bir yükü taşıyamayacak olmalarıydı. Bir kaç saniye sonra karşımdan on, on iki yaşlarında iki tane bisikletli çocuk geliyordu ve yardım etmek istediklerini söylediler. Bende onlara teşekkür ederim ama bisikletleriniz var onlar ne olacak dedim. Abla biz onları şuraya bırakırız yardım edelim dediler ve benimle birlikte geldiler. Bende onlara kıyamadım. Yükün bir kısmını da ben taşıdım. Birlikte köpeklere yiyecek vereceğim yere geldik. Onlara çok teşekkür ettim. Yolda da sohbet etmiştik ve gittiler.Ben hayretler içerisindeydim. Ben sokak köpeklerine yardım ettiğim için Allah da bana yardım etmişti. Onun bize şah damarımızdan bile yakın olduğunu bir kez daha idrak ettim. Mutlu oldum. Bizi gördüğünü, duyduğunu, kalbimizin en derinlerinde sakladıklarımızı bildiğini biliyordum ve bunu bu mucizevi olayla birlikte bir kez daha anımsadım. Onun gücü her şeye yeter ve ne istersek ondan istemeliyiz. Aslında hiçbir zaman yalnız olmadığımızı bilmeli ve ümitlerimizi kaybetmemeliyiz.

Not: İlk resimdeki köpeklerden soldakinin ismi Yağmur, ağzında yemek kabını tutan sağdakinin ismi ise Yaman. Yağmur ne yazık ki hayatta değil. Canım Yağmurum ve Yamanım benim. Yağmur ve Yağmurun annesi Yasemin'i, Yağmur'un kardeşlerini insanlıktan nasibini almamış, kalpsiz, ruhsuz, cani insanlar zehirlediler. Çok ağlamıştık. Yağmur artık hayatta değil. Yaman da hayatta kalan tek kardeş olarak neredeyse her gece 2-3 gibi apartmanımızın önüne gelir, bize seslenirdi. Biz de gecenin bir yarısı onun çağrısına kulak verip apartmanın en üst katından onun yanına onu sevmeye inerdik. Oğlumuz geldi derdik. Bu bir süre böyle devam etti. Sonra Yaman da ortadan kayboldu. Uzaklaşıp yeni bir aile kurduğunu düşünüyorum. Belediye tarafından alınmış da olabilir. Onları çok seviyorum. Unutmadım.

Bu yazım ile ilgili yapılan 5 yorumu buradan okuyabilirsiniz.

Gün Biterken Gece Başlarken



Gece olup hava karardığında güneş dünyanın bir başka yerini aydınlatmaya gittiğinde farklı hissettiğinizi fark ettiniz mi? Güneşin batış anı zaten kendi içinde izlenesi bir sanat gösterisi. Güneş sarıdan turuncuya dönerken bulutların üstünde yer yer pembe ile morun ahenkle dans ettiği görsel bir şölen izletiyor bize. Turuncu bir ışık kütlesi halinde gözden kaybolmak üzereyken ise bazen belli belirsiz bir kızıllık.Bulutlarsa her an başka bir şekle bürünüyorlar sanki bizim için. Her gün güneş bizim için bu kadar güzel batıyor sanki. Sarı saçlarını toplayıp özlendiği yere gidiyor.Biraz da onları ısıtıyor,gülümsetiyor.

Biraz da onlar için ışıldıyor.Gökyüzü her gün bizim için süsleniyor.Güneşin doğuşuyla batışıyla bizim için her gün mükemmel bir tablo hazırlanıyor.Paha biçilmez ve eşsiz bir tablo.Güneş battıktan sonra siyah engin derin gökyüzüne saçılmış pırlantalar gibi yıldızlar parlıyor.Aysa bir gece lambası gibi karanlık gecelerimize aydınlık ve anlam katıyor.Her zaman aynı yerde değil aynı şekilde değil.Kimi zaman hilal kimi zaman dolunay.Kimi zaman bulutların arkasında kimi zaman gecenin ortasında.Gece ve gündüz birbirini kovalıyor.




Güneş battığında, gece olduğunda kendimi daha dingin daha huzurlu ve farklı hissediyorum. Gündüzün yoğunluğu karmaşası insanın kendisini dinlemesine fırsat vermiyor. Aklınız hep yapacaklarınız, yapmak istedikleriniz,yapamadıklarınız,yapmak zorunda olduklarınız yada yanlış yaptıklarınız ile dolu oluyor.Geceler ise sanki sadece size ayrılmış özel zamanlar gibi.Kendinizi dinlediğiniz, kendinize zaman ayırdığınız zamanlar.Huzur veren bir sessizlik var.Sokaklar sessiz kimsesiz. Gündüz geçtiğiniz yerlerden kimsenin pek olmadığı gecenin geç saatlerinde geçtiğinizde orası gözünüze farklı gözüküyor. Sanki o her zaman geçtiğiniz sokak değilmiş gibi. Farklı bir yerdeymişsiniz gibi.Tabi ki bu büyük ihtimal ile o anki ruh haliniz, hisleriniz, düşünceleriniz ile ilgili. Sanki bütün sokak size kalmış gibi. Sadece siz varmışsınız gibi.



Tabi bu özel hisler kendinizi güvende hissettiğiniz anlar için,yanınızda güvenebileceğiniz birinin olduğu anlar için geçerli.Yoksa gecenin geç bir vakti ıssız bir sokakta korku ve endişe ile karışık hislerle yürürken ve eve bir an önce sağ salim dönme arzusu taşırken bu nedenle de hızlı hızlı yürürken anlaşılamaz,hissedilemez..Yada gecenin geç bir vakti kalabalık bir yerde eğlenmeye gidip kendi varlığını dahi algılayamayacak kadar çok içmişken anlaşılamaz.Ancak insanın sevdiği,güvendiği arkadaşlarıyla akşam dışarıda yemek yemesinin sohbet etmesinin dolaşmasının birlikte zamanı ve sevgiyi paylaşmasının da ayrı bir keyfi oluyor.Mutlu hissettiğinizde,sevildiğinizi,sevdiğinizi hissettiğinizde,bir gruba ait olduğunuzu desteklendiğinizi hissettiğinizde,birlikte güldüğünüzde zaten gözleriniz bir başka ışıldıyor. Büyülenmiş gibi çevrenizdeki her şeyi çok hoş görüyorsunuz.İçinizin güzelliği dışınıza yansıyor.Romantik anlamlı bir gecenin ardından mutlu uyuduğunuzda mutlu uyanıyorsunuz.



Ve gün de sizin için keyifli başlıyor ve keyifli devam ediyor.Hepinizin tüm gün ve gecelerinin mutlu geçmesi ve gözlerinizin hep sevinçle ışıldaması dileğiyle…



Bu yazım ile ilgili yapılan 2 yorumu buradan okuyabilirsiniz.

Yazdıklarım Ama Burada Yayınlamadıklarım


Hafif.org’da kimler neler yazmış,neler yazabilirim diye şöyle bir gezinirken son derece samimi yazılmış yazılara,özenle seçilmiş cümlelere,romantik şiirlere,enteresan şiirlere,zekice yazılmış paragraflara,espirili yorumlara bilgi içerikli yazılara rastladım.Bana benzeyen insanlara rastladım.Kendimden bir şeyler buldum.Aslında pek çok yönümüzle birbirimize benziyoruz.Bazen kızıyoruz, bazen üzülüyoruz, seviniyoruz, sevişiyoruz, gülüyoruz, dua ediyoruz,yemek yiyiyoruz,seyahat ediyoruz.Farklılıklarımız sadece küçük detaylarda saklı.Farklıyız ama bir bakımada aynıyız.
Aynı bütünün parçalarıyız. Renkli, albenili, parlak ışıldayan yada siyah parçaların oluşturduğu bir bütünüz….



Gelişen teknoloji ve bilgiye ulaşabilme hızımızın artması dolayısıyla hemen hemen aradığımız her türlü bilgiye internetten yada daha ciddi bir araştırma yapıyorsak kütüphanelerden ulaşabiliyoruz.Bu nedenle içten yazılan şiirler,bir ana bir duruma ilişkin fikir ve duygu bildirme, aktarma amaçlı yazılar daha çok ilgimi çekti ve zevkle keyif alarak okudum.Ancak bilgi içerikli yazıları hazırlamak için verilen emeği de takdir ediyorum.Böylece merak ettiğimiz konularla ilgili bilgileri özet olarak,toplu bir biçimde bulabiliyoruz.Bilgi içerikli yazıların içindeki linkler işimizi kolaylaştırıyor.



Bende böyle içten yazılar şiirler yazmayı seviyorum.Aslında şiirlerim ile ilgili yorumlarınızı duymayı çok isterdim ancak burada yazdığımda gerçek adımla yayınlanmamış olacaklar ve üstelik hiç birini noterden tasdik ettirmedim.Ne bileyim işte bazen gereksiz endişeleniyorum, fazlaca düşünüyorum.Emek harcadığınız şeyler sizin için değerli oluyor.Fazlaca sakınıyorsunuz.Bu arada tabi ki burada yayınlanan şiirleriniz çok değerli,özel,emek harcanmış eserler.Bu benim kendi tercihim ve düşünce aşamalarım ile ilgili.Aslında dünyaca tanınmış bir şair ve yazar olmak isterdim.



Yayınlamazsan nasıl olabilirsin ki dediğinizi duyar gibiyim.Ancak korkuyorum da. .Ünlü olmaktan da korkuyorum.Çok komik sanki yayınlayınca hemen ünlü olacakmışım da Belki acımasızca eleştirilmekten ki bunu en çok kendime ben yaparım.Bazen başarısız olmaktan korkuyorum.Bu korku yüzünden bazen ders çalışmaya başlayamıyorum.Bazen de başarabileceklerimden korkuyorum.Kendi gücümden korkuyorum. Aslında cesur olduğumu düşünüyorum ancak korktuğum zamanlar olduğunu da itiraf etmeliyim. Karanlıktan da korkuyorum. Gerçi şuanda yazımı karanlıkta yazıyorum. Demek ki her zaman karanlıktan korkmuyorum. Korku yada diğer hisler insanın düşünceleri ile ilgili.Düşünceler duyguları etkiliyor.Duygular davranışlarımızı.Davranışlarımız,seçimlerimiz tekrarlanma sıklığına göre kişiliğimizi oluşturuyor.Bazen duygular düşüncelere hükmediyor bazen de düşünceler duygulara.Bazen ikisi de insanı ayrı bir yöne çekiyor,karar vermek zorlaşıyor. Ancak gelecekte gerçekleştireceğimiz her adımda karşımıza çıkacak engelleri şimdiden düşünerek ortadan kaldırmaya çalışmak doğru değil.Seçimlerimiz yaşayacaklarımızı oluşturacak.Sorunlar karşımıza çıktığında tek tek çözmeye çalışmalıyız.Gerçektende insan bazen gereksiz yere gelecekle ilgili endişelere kapılıyor.Geçmişteki olumlu olumsuz anıların arasında kayboluyor.Yazdıklarınızı okuyunca bende kendi düşüncelerimi hislerimi ifade etmek istedim.Daha önce kendi sitemde yazdığım yazılar vardı.Keşke dedim onları burada yayınlasaymışım.Böylece yorumlarınızı öğrenebilirdim.Burada birçok yazar ve okuyucu var.Daha çok beyine daha çok kalbe daha çok ışıldayan göze ulaşabilirdim.Yazılarımı eğer okumak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.Okuduğunuz bir yazımla ilgili yorumlarınızı duymaktan çok keyif alırdım.Konuyu ele alış biçimim,yazı kabiliyetim,ifade tarzım,yazılarımın keyifli yada sıkıcı olup olmadığı,anlamsız,karmaşık yada samimi olup olmadığı ile ilgili fikirlerinizi öğrenmek isterdim.Ayrıca vakit ayırıp yazdığım bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim.

Bu yazım ile ilgili yapılan 16 yorumu buradan okuyabilirsiniz.

Zumbara



Zumbara çok enteresan ve insani değerleri ön plana çıkaran bir fikir. Zumbara paranın geçmediği bir banka anlayışı.Zumbara zaman bankası demek.Bu fikir etrafında toplanıp zevkle çalışan insanlar var.



Günümüzde para hayatımızın olmazsa olmazı.Pek çok şeyi satın alıyoruz.Parasını ödemediğimiz bedava olan şeyler ise genellikle hak ettikleri değeri göremiyorlar.Günümüz dünyası paranın,kazanma hırsının yaygınlaştığı,paylaşmanın,sevginin,dostluğun ve nezaketin çoğunlukla göz ardı edildiği bir ortam haline geldi.Fikir babalığını Edgar Khna’ın yaptığı bu sistem ise bu kaybolmuş değerleri bize tekrar hatırlatıyor ve bizleri tekrar paylaşmanın,yardımlaşmanın,dostluğun,sevginin ılıman ikliminde dolaştırıyor.



Zumbara fikri bizlere aslında paranın bir ilizyon olduğunu ve aslında sahip olduğumuz gerçek değerin zaman olduğunu hatırlatıyor ve herkesin zamanının eşit değerde olduğunu.Edison “Eğer yapabileceğimiz her şeyi yapsaydık, kelimenin tam anlamı ile kendimize hayran kalırdık."demiş.Gerçekten de şu ana kadar yapabileceklerimizin ne kadarını hayata geçirebildik.Yeteneklerimizin, yapabileceklerimizin ne kadar farkındayız.Paraya çevirmediğimiz yeteneklerimizin olması veya yeteneğimizin olduğu bir alanda en üst bilgi seviyesine sahip olmamamız bu yeteneklerimizi değersiz mi kılar?Kesinlikle hayır.Hepimiz değerliyiz.Ve hepimizin zamanı da değerli. Zumbara kendimizi ve çevremizi daha yakından tanımayı ve takdir etmeyi,yardım ederek, yardım almayı,insanları daha çok severek sosyalleşmeyi yeni dünyalara yelken açmayı kolaylaştırıyor.Siz birilerine zaman ayırdığınız da onlarda sizin için zaman ayırıyorlar.Kısacası para etrafında dönen hayatlarımızın eksenini bir nebze değiştirip unuttuğumuz değerleri bize hatırlatıyor.Daha önce Amerika ve Avrupa’da uygulanan sistem şimdi Türkiyede’de uygulanıyor.İlgimi çekmeyi başaran bu konu ile ilgili detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
Yazım ile ilgili yapılan 9 yoruma buradan ulaşabilirsiniz.

Uçan Kayık


Bu videoda sulfur hexafluoride gazı sayesinde havada durabilen aliminyum folyodan yapılmış bir kayık görebilirsiniz.. Bonn’daki bir üniversitede gerçekleştirilen bu deneyde kullanılan gaz Havadan 5.11 kat daha yoğun.
Bu yazım ile ilgili yapıan 15 yorumu buradan okuyabilirsiniz.