21 Eylül 2008 Pazar

Ev Arkadaşlarım


Not:Bu resmi çektiğim zaman Güneşi ilk kez sokağa çıkarmıştım.Kucağımdaydı ve boynuma sıkı sıkı sarılmıştı. O zaman daha küçüktü. Kendisini ağaçlarla tanıştırıyor tırmanmayı doğuştan bildiğini göz ardı ederek ona antrenman yaptırıyordum.

Sevgili kedim ve ben yine bilgisayarın başındayız. Şu anda artık kullanmaktan vazgeçtiğim masaüstü bilgisayarımın artık kullanmaktan vazgeçtiğim kasasının üzerinde oturuyor. Arada bir başını okşuyorum. Fonda Farid Farjad var tabiî ki. Bu arada kedimin adı Güneş. Ben ona ballı kaymağım diyorum.Bazen ısırgan otum, bazen zümrüt gözlüm. Yanımdan hiç ayrılmıyor. Beni yalnız bırakmıyor. Nankör olan insanların kedilere nankör demelerine de aldırmıyorum.



Not:Bu denizin gerçek fotoğrafı değil internetten buldum.

En son bir balık aldım beta cinsi. Çok güzel parlak mavi yüzgeçleri ve kuyruğu var. Adını deniz koydum. Deniz gibi mavi, deniz gibi derin. Betalar yalnız yaşamayı seven balık türlerinden. İnternetten araştırdığıma göre asıl vatanları asyaymış.Pirinç tarlalarında yaşıyorlarmış.Oldukça dayanıklılar, zor şartlara alışkınlar.Yalnız ve güçlü. Ayrıca oldukça kavgacıymışlar. Dişi hem cinsine bile saldırganca davranabiliyorlarmış. Sudaki oksijen yetersiz olduğunda havadaki oksijeni kullanabiliyorlar. Denizin suyun yüzeyinde oluşturduğu köpükleri sadece oksijen alışverişi olarak yorumluyordum ama aslında onlar yavruları için oluşturduğu köpük yuvalarmış. Dişi yumurtladığı zaman erkek yumurtaları bu köpük yuvalara taşıyormuş.Tabi sonrasında dişiyi hemen yavruları da bir süre sonra yanından almak gerekiyormuş.Malum bizim beyefendi yalnız kovboy ya. Hem bu kadar güzel hem yalnız ilginç. Sakın bu cümleyi kurdum diye yalnız olmamak için en önemli şartın güzellik olduğunu düşündüğümü sanmayın. Böyle düşünmüyorum. Şartlar yanınızda kimin olmasını istediğinize göre değişir. Şimdi aklıma izlediğim dizideki bir replik geldi. Kız şöyle diyordu gece gibi karanlık gözleriyle ışıldayan yıldızlara bakarken: “Ben kutup yıldızı olmak isterdim.Yalnız ama güçlü ve daima insanlara yol gösteren.” Aynı bizim deniz gibi. Eee kimin balığı. Denizi satın aldığım yerde küçük kesilmiş bir pet şişenin içinde tutuyorlardı.Çok hareket edecek yeri yoktu. Eli kolu bağlıydı sanki ama yaşamaktan vazgeçmiyordu. Sadece nefes almak değildir yaşamak diyorlar ya ki bunu birde nefes almakta güçlük çeken astımlı birine sormak lazım, onun için hayat nefes almak ve yem yemekti. Şimdi hiç olmazsa yüzecek daha geniş bir alana sahip. Şimdi onun için hayatın anlamına hiç olmazsa birde yüzmek eklendi.Beta cinsi balıklar zor şartlara dayanabiliyorlar, çok hareket etmiyorlar diye onları hep böyle hak etmedikleri şartlarda görüyoruz akvaryumcularda.Bir de yalnız yaşadıklarından her biri için ayrı bir akvaryum ayırmak işlerine gelmiyor sanırım.





En son ise internetten iguana sahiplerinin yazdıklarını okudum. Tabi bunda evimizin yakınındaki evcil hayvan dükkanına iki üç tane iguananın gelmiş olmasının da payı yok değil hani. Onlar henüz yavruydular. Yeşil küçük sevimli. Ama okuduğum kadarıyla bakımları oldukça zahmetliymiş. Sadece hayvanı 100 ytlye satın alıp uv lambası vs ile bir yaşam alanı oluşturmayla kalmıyor iş. Zamanla büyüyecekler ve oldukça uzun ömürlüler. Hangi türden olursa olsun bir evcil havyan sahiplenirken onu sevmenin yanında şimdi ve ileride bakacak duruma ve ortama sahip olmak gerekiyor. Önemli bir sorumluluk altına girildiğinin farkına varılması gerekiyor. İşte tam ben bu satırları yazarken gece ikide elektrikler kesildi.Bende yazıma şimdi devam ediyorum.



Yalnız iguana sahiplerinin forumlarda bilgi alışverişi ve yardımlaşma için yazdıkları çok hoşuma gitti.Beni gülümsetti. Sempatik bir kelime seçmişler sevgili ev arkadaşlarından bahsederken. Benim igum bugün kaçtı yok su içmiyor garip bir ses çıkardı gibi şeyler yazmışlar. Çok sevimliydi gerçekten hoşuma gitti. Uzun bir forum olduğundan zamanım müsait olduğunda tekrar gülümseyerek okumaya devam edeceğim. Bilgi almak açısından böyle forumlar faydalı oluyor gerçekten. Benim iguanam yok ama onun dışındaki her şey var diyebilirim evimizde.Bir kedim,bir köpeğim, bir ördeğim, bir balığım ve bir güvercinim var. Aslında keçileri, kuzuları,tavukları,horozları, eşekleri filan da çok seviyorum ama onun için bahçeli bir ev almamız lazım.İleride düşünüyorum aslında çiftlik gibi bir yer almayı. Hem yaşadığım şehirde veya yakınında olacak istediğim zaman gidebilmem için hem de sakin ve huzur dolu.



Önceki yazımdan hatırlayacağınız gibi iki güvercinimi kafesin kapılarını açıp özgür bırakmıştım.10 gün kadar kafeste duran gelmedi ama ilk aldığım güvercinlerden biri olan Özgür arada yem yemek ve su içmek için kafesine geri dönüyor. Bizim balkon ile karşıdaki apartman arasında gidip geliyor. Kendisi bango cinsi beyaz bir güvercin. Takip ettiğim kadarıyla grili siyahlı iki tane de arkadaşı var. Balkonumuza geri geldiğinde onu yakalamaya çalışırken çok eğlendim doğrusu. Sinsi bir panter gibi yavaş yavaş yaklaştım yanına ve dakikalarca sabırla bekledim. Girişimlerim başarısız oldu ama zaten onu hapsetmekten yana değilim. İstediği zaman gelip gidiyor işte.Arkadaşları da var. Özgür ve mutlu yani. İşte ev arkadaşlarım ve ben birlikte mutluyuz.

Hiç yorum yok: