20 Temmuz 2008 Pazar

Okaliptus Ağaçları ve Amik Ovası



Ağaçların sağladığı yararları hepimiz biliyoruz. Onlar dünyamızın akciğerleridir. Gölgelerinde dinleniriz, erozyonu önlerler, yeşil renkleriyle ruhumuzu dinlendirirler, birçok ağaç bir araya gelip bir orman oluşturduğunda bir çok canlıya ev sahipliği yaparlar. Hatta ben evde bulduğum her türlü boş kaba toprak doldurup bir gün görkemli ağaçlar olmaları ümidiyle yediğim meyvelerin çekirdekleriyle dışarı çıktığımda topladığım çınar vb. ağaçların tohumlarını ekiyorum. Enteresan olansa biraz sonra okuyacaklarınız. Ağaçların böyle faydaları bilinirken Amik ovasında farklı bir durum söz konusu. 1970’li yıllarda Amik ovasındaki 170 bin dönüm alana, amik gölünü ve çevresindeki bataklığı kurutması için 400 bin okaliptus ağacı dikilmiş ve böylece bu arazide tarıma başlanmış. Yıllarca ekilip biçilen bu arazide ise artık kuraklık baş göstermeye başladı. Çünkü yetişkin bir okaliptus ağacı 250 ton su tüketiyor. Uzmanlar ise yer altı sularını tüketen okaliptus ağaçlarının sökülerek buralara iklime daha uygun ağaçların dikilmesini öneriyorlar. Konuyla ilgili detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. 38 yıl önce sulak alanlar kurutulmaya çalışılırken şimdi sulak alanların yeniden oluşturulması için projeler geliştirilmeye çalışılıyormuş. Bence doğanın dengesini bozmakta insanların üstüne yok. Örneğin ben hayvanların kısırlaştırılmasına karşıyım. Bazı mahalle azgınları mahallemizdeki köpeklerin kısırlaştırılması gerektiğini düşünüyor. Bense onların ve onlar gibi düşünenlerin. Dünyanın sonuna yaklaşılıp mahalle aralarında yaşayan sevimli kedi ve köpeklerin soyu tükenmeye başladığında da bence aynı bu haberdeki gibi tüh tüh ne yapsak ki bu soyu tükenen sokak hayvanlarını yeniden çoğaltmak için yeni projeler üretmeliyiz diyecekler sanırım. Hoş o kadar vicdanlı ve duyarlı olabileceklerini de düşünmüyorum ya neyse. Umarım benim gibi hayvan severler sayesinde kedi ve köpekler mahallelerimizde dolaşmaya devam ederler ve bir çok insanın unutmaya başladığı sevgi ve merhamet gibi duyguları bize hissettirmeye, içimizi ısıtmaya devam ederler. Zaten bence bir hayvana ya da bitkiye bakıp mutlu olmayı başaramayan huzur duyamayan, onlara karşı sevgi hissedemeyen bir insan çok değeli bir hediyeden, bir hazineden yoksundur. Hatta kızıp bütün insanlardan nefret ettiğim zamanlar hariç çoğu zaman karşılaştığım her insanın gözlerindeki ışıltıda bile ben o mutluluğu yakalayabiliyorum. Her insan ayrı bir dünya her insan ayrı bir kitap gibi. Her insan ayrı bir mucize. Her canlı var oluşu ve yaşamıyla bir mucize.Ve biz zaman zaman unutsak da mucizeler diyarında yaşıyoruz. Ayrıca okaliptus ağaçları kesilmesin.Yerlerinden söküldüklerinde ise yaşayabilecekleri uygun iklimli bir yere ekilsinler. Bir ağacın yetişmesi aynı bir insanın yetişmesi gibi emek ve zaman istiyor. Ayrıca bir değil 400 bin ağaç söz konusu. Umarım gereken hassasiyet gösterilir.

Hiç yorum yok: